İşçi sınıfı mücadelesi içinde bir kadın olarak toplumsal ilerleme ve gerilemeler meselesine her zaman emek ilişkileri açısından bakarım. Kadının toplumdaki konumu, yalnızca cinsiyete dayalı bir baskının değil; kapitalist düzen ile ataerkil yapının birbirine eklemlenerek kadın emeğini ucuzlatan, görünmez kılan bir sömürü mekanizmasının sonucudur.
Bu gerçeği anlamak için bazen gökyüzüne bakmak bile yeterlidir. Dünya ile Ay arasındaki ilişki, şaşırtıcı biçimde toplumsal sömürü dinamiklerini hatırlatır.
Ay Neden Uzaklaşıyor? Gelgitlerin “Kozmik Sömürüsü”
Ay, her yıl yaklaşık 3.78 cm Dünya’dan uzaklaşıyor. Apollo görevleri sırasında Ay’a yerleştirilen lazer reflektörleri sayesinde bunu milimetrik hassasiyetle ölçebiliyoruz. Bunun nedeni, gelgit sürtünmesidir.
Dünya dönerken Ay’ın çekimi okyanuslarda gelgit çıkıntıları oluşturuyor. Dünya, Ay’dan hızlı döndüğü için bu çıkıntılar biraz önde kalıyor ve Ay’a sürekli küçük bir itme uyguluyor. Böylece:
Ay enerji kazanıp daha yüksek bir yörüngeye çıkıyor,
Dünya ise enerji kaybedip daha yavaş dönüyor.
Bugün bir gün her yüzyılda 1.7 milisaniye uzuyor. Milyarlarca yıl önce günler yalnızca 18 saatti. Çok uzak bir gelecekte Dünya, Ay’a gelgitsel olarak kilitlenecek: Dünya’nın bir yüzü sürekli Ay’ı görecek, diğer yüzü ise hiç görmeyecek.
Bu, enerjinin bir cisimden diğerine zorla aktarılmasıdır. Tıpkı işçinin ürettiği artı-değerin patrona akması gibi. Dünya yavaşlayarak bedel ödüyor; Ay yükselerek kazanıyor.
Kozmik Düzen Değil, Bu Düzen Daha Tanıdık: Kadın Emeği
Gökyüzündeki bu ilişki aslında yeryüzündeki çok daha somut bir gerçeğin metaforu: Kadın emeğinin görünmezleşmesi ve ucuzlatılması.
Kapitalist sistem, kadınları hem evde hem işte çifte yük altında tutarak sömürüyü yeniden üretir.
Ev içi ücretsiz emek, işçinin ertesi gün işe gidebilmesini sağlayan görünmez bir fabrika gibidir. Kadının “ortamı güzelleştirmesi”, bir iltifat değil; toplumsal cinsiyet rolleri aracılığıyla normalleştirilmiş ücretsiz çalışmadır.
İş yaşamında düşük ücret, kadının tarihsel olarak ikincil konumuna dayanır. Erkek şeflerin prestijli konumu ile kadın aşçıların düşük ücretli emeği arasındaki fark, bunun çarpıcı örneğidir.
Örgütlenme engelleri, ikinci vardiya yükü ve güvencesiz çalışma koşulları nedeniyle işçi kadınların sendikal mücadeleye katılımını zorlaştırır.
Elbette kadın hakları konusunda kazanımlar var; ancak işçi sınıfı perspektifinden bakıldığında bunların çoğu sistemi dönüştürmekten ziyade, onu biraz daha katlanılır kılmaya yarıyor.
Gerçek Eşitlik İçin: Çifte Zinciri Kırmak
İşçi kadınların mücadelesi yalnızca eşitlik talebi değildir; sınıf ve cinsiyet temelli çifte sömürüyü ortadan kaldırma iradesidir.
Bakım emeği toplumsallaştırılmalıdır. Ücretsiz, nitelikli kreşler ve yaşlı bakım hizmetleri, kadınların omzundaki görünmez yükü kaldırmanın en somut yoludur.
Güvenceli ve örgütlü çalışma, kadınların emek gücünün değerini yükseltir. Esnek ve güvencesiz çalışmanın yasaklanması, kadınların ekonomik bağımsızlığının temelidir.
Gerçek ilerleme, birkaç kadının şirket yönetimine çıkmasıyla değil, milyonlarca işçi kadının emeğinin hakkını almasıyla mümkündür. Üretim araçları üzerinde söz sahibi olan, kendi bedeni ve emeği üzerinde tam kontrol kurabilen kadınlar, sadece kendileri için değil toplumun bütünü için dönüşüm yaratır.
Dünya’nın dönüşü bile yavaşlarken, bizim mücadelemiz hızlanfmak zorunda.
Çünkü işçi kadınlar çifte zinciri kırmadan ne gezegenin dengesi ne de toplumun adaleti yerli yerine oturabilir.
Lorin Tato





